• Finding Friendship: Deniz's Journey in Istanbul's Moda

  • 2025/01/14
  • 再生時間: 16 分
  • ポッドキャスト

Finding Friendship: Deniz's Journey in Istanbul's Moda

  • サマリー

  • Fluent Fiction - Turkish: Finding Friendship: Deniz's Journey in Istanbul's Moda Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-01-14-23-34-01-tr Story Transcript:Tr: Moda, İstanbul'un kalbinde modern ve gelenekselin yan yana bulunduğu bir semtti.En: Moda was a neighborhood in the heart of Istanbul, where the modern and traditional stood side by side.Tr: Kış mevsimi, Moda'nın sokaklarına serin rüzgarlar taşır, ama o soğuk bile insanların yüzündeki sıcaklığı gölgede bırakamaz.En: Winter brought cool winds to the streets of Moda, but even that cold couldn't overshadow the warmth on people's faces.Tr: Kahveler birbiri ardına sıralanmış, içeridekiler paltolarını çıkarıp sıcak çaylarını yudumlarken, dışarıda kalanlar caddeyi renklendiren dükkân vitrinleriyle ısınmaya çalışır.En: Coffeeshops lined up one after the other, with people inside shedding their coats while sipping hot tea, and those outside trying to warm up with the vibrant shop window displays along the street.Tr: Deniz, İstanbul'a taşındığından beri Moda'daki bu atmosferi hep merak etmişti.En: Since Deniz moved to Istanbul, he had always been curious about the atmosphere in Moda.Tr: Doğayla iç içe yaşamayı seven biriydi ama büyük şehrin kalabalığında kendini yalnız hissetmekten kurtulamamıştı.En: He loved being close to nature, but he couldn't escape the feeling of loneliness in the crowd of the big city.Tr: O gün yatağından kalktığında içindeki heyecanı bastıramadı.En: When he got up from his bed that day, he couldn't suppress his excitement.Tr: Bugün, Moda'da düzenlenen bir topluluk bahçe etkinliğine katılacaktı.En: Today, he was going to participate in a community garden event held in Moda.Tr: Kendi iç dünyasından çıkıp bu sıcak topluluğa adım atmak istiyordu.En: He wanted to step out of his inner world and become part of this warm community.Tr: Deniz, ellerinde toprak kokusu, sırtında eski ama sevdiği montu ile bahçeye doğru yürüdü.En: With the scent of soil on his hands and an old but beloved jacket on his back, Deniz walked towards the garden.Tr: Bahçe, iki bina arasında bir vaha gibiydi.En: The garden was like an oasis between two buildings.Tr: Çeşit çeşit bitkiler ve ağaçlar, burada bir araya gelmiş, insanlarla doğayı buluşturuyordu.En: A variety of plants and trees had come together here, bringing people and nature together.Tr: İlk adımını attığında içindeki tedirginlik yüzüne yansıdı.En: As he took his first step, his inner tension showed on his face.Tr: Tanımadığı birçok insan vardı.En: There were many people he didn't know.Tr: Herkes birbiriyle laflıyor, ellerindeki işlerle uğraşıyordu.En: Everyone was chatting with each other and busy with their tasks.Tr: "Merhaba!"En: "Hello!"Tr: dedi Emre aniden, Deniz'in çekingence etrafına baktığını fark ederek.En: said Emre suddenly, noticing Deniz looking around timidly.Tr: Emre, neşeli bir genç adamdı, enerjisi etrafa yayılıyordu.En: Emre was a cheerful young man, his energy radiating around him.Tr: Yanında Aylin vardı; gülümsemesiyle ortamı yumuşatan, doğadan gelen her sese kulak veren biri.En: Next to him was Aylin, someone who softened the atmosphere with her smile and listened carefully to every sound that came from nature.Tr: Deniz, içindeki tereddütü yutup selamını aldı.En: Deniz swallowed his hesitation and responded to the greeting.Tr: "Merhaba," dedi, elindeki bitkiyi göstererek, "Bu etkinlikte nasıl yardımcı olabilirim?"En: "Hello," he said, showing the plant in his hand, "How can I help in this event?"Tr: Emre ve Aylin, Deniz'in ne yapabileceğini hevesle anlattılar.En: Emre and Aylin eagerly explained what Deniz could do.Tr: Üçü birlikte yeni bir ağaç dikmeye başladılar.En: The three of them began planting a new tree together.Tr: Deniz, daha önce hiç bu kadar rahat hissetmemişti.En: Deniz had never felt so comfortable before.Tr: Sohbetleri ağaç dikiminin ötesine geçti; doğanın önemi, bahçe işleri ve Moda'nın tarihi derken vakit su gibi aktı.En: Their conversations went beyond tree planting; from the importance of nature, to gardening tasks, and the history of Moda, time flew by like water.Tr: Kış mevsimi, Moda'da karanlık ama huzurlu bir örtü gibiyken, bahçede tamamladıkları iş ışıldıyordu.En: While the winter season in Moda was like a dark but peaceful veil, the work they completed in the garden was shining.Tr: Gün sonunda, Deniz kendisini etkinliğe davet eden Emre ve Aylin'e teşekkür etti.En: At the end of the day, Deniz thanked Emre and Aylin for inviting him to the event.Tr: "Sanırım artık burada yalnız değilim," dedi Deniz, gülümseyerek.En: "I guess I'm not alone here anymore," said Deniz, smiling.Tr: Arkadaşlarıyla vedalaşırken kalbinde bir sıcaklık hissediyordu, İstanbul artık ona daha yakın ve tanıdık ...
    続きを読む 一部表示

あらすじ・解説

Fluent Fiction - Turkish: Finding Friendship: Deniz's Journey in Istanbul's Moda Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-01-14-23-34-01-tr Story Transcript:Tr: Moda, İstanbul'un kalbinde modern ve gelenekselin yan yana bulunduğu bir semtti.En: Moda was a neighborhood in the heart of Istanbul, where the modern and traditional stood side by side.Tr: Kış mevsimi, Moda'nın sokaklarına serin rüzgarlar taşır, ama o soğuk bile insanların yüzündeki sıcaklığı gölgede bırakamaz.En: Winter brought cool winds to the streets of Moda, but even that cold couldn't overshadow the warmth on people's faces.Tr: Kahveler birbiri ardına sıralanmış, içeridekiler paltolarını çıkarıp sıcak çaylarını yudumlarken, dışarıda kalanlar caddeyi renklendiren dükkân vitrinleriyle ısınmaya çalışır.En: Coffeeshops lined up one after the other, with people inside shedding their coats while sipping hot tea, and those outside trying to warm up with the vibrant shop window displays along the street.Tr: Deniz, İstanbul'a taşındığından beri Moda'daki bu atmosferi hep merak etmişti.En: Since Deniz moved to Istanbul, he had always been curious about the atmosphere in Moda.Tr: Doğayla iç içe yaşamayı seven biriydi ama büyük şehrin kalabalığında kendini yalnız hissetmekten kurtulamamıştı.En: He loved being close to nature, but he couldn't escape the feeling of loneliness in the crowd of the big city.Tr: O gün yatağından kalktığında içindeki heyecanı bastıramadı.En: When he got up from his bed that day, he couldn't suppress his excitement.Tr: Bugün, Moda'da düzenlenen bir topluluk bahçe etkinliğine katılacaktı.En: Today, he was going to participate in a community garden event held in Moda.Tr: Kendi iç dünyasından çıkıp bu sıcak topluluğa adım atmak istiyordu.En: He wanted to step out of his inner world and become part of this warm community.Tr: Deniz, ellerinde toprak kokusu, sırtında eski ama sevdiği montu ile bahçeye doğru yürüdü.En: With the scent of soil on his hands and an old but beloved jacket on his back, Deniz walked towards the garden.Tr: Bahçe, iki bina arasında bir vaha gibiydi.En: The garden was like an oasis between two buildings.Tr: Çeşit çeşit bitkiler ve ağaçlar, burada bir araya gelmiş, insanlarla doğayı buluşturuyordu.En: A variety of plants and trees had come together here, bringing people and nature together.Tr: İlk adımını attığında içindeki tedirginlik yüzüne yansıdı.En: As he took his first step, his inner tension showed on his face.Tr: Tanımadığı birçok insan vardı.En: There were many people he didn't know.Tr: Herkes birbiriyle laflıyor, ellerindeki işlerle uğraşıyordu.En: Everyone was chatting with each other and busy with their tasks.Tr: "Merhaba!"En: "Hello!"Tr: dedi Emre aniden, Deniz'in çekingence etrafına baktığını fark ederek.En: said Emre suddenly, noticing Deniz looking around timidly.Tr: Emre, neşeli bir genç adamdı, enerjisi etrafa yayılıyordu.En: Emre was a cheerful young man, his energy radiating around him.Tr: Yanında Aylin vardı; gülümsemesiyle ortamı yumuşatan, doğadan gelen her sese kulak veren biri.En: Next to him was Aylin, someone who softened the atmosphere with her smile and listened carefully to every sound that came from nature.Tr: Deniz, içindeki tereddütü yutup selamını aldı.En: Deniz swallowed his hesitation and responded to the greeting.Tr: "Merhaba," dedi, elindeki bitkiyi göstererek, "Bu etkinlikte nasıl yardımcı olabilirim?"En: "Hello," he said, showing the plant in his hand, "How can I help in this event?"Tr: Emre ve Aylin, Deniz'in ne yapabileceğini hevesle anlattılar.En: Emre and Aylin eagerly explained what Deniz could do.Tr: Üçü birlikte yeni bir ağaç dikmeye başladılar.En: The three of them began planting a new tree together.Tr: Deniz, daha önce hiç bu kadar rahat hissetmemişti.En: Deniz had never felt so comfortable before.Tr: Sohbetleri ağaç dikiminin ötesine geçti; doğanın önemi, bahçe işleri ve Moda'nın tarihi derken vakit su gibi aktı.En: Their conversations went beyond tree planting; from the importance of nature, to gardening tasks, and the history of Moda, time flew by like water.Tr: Kış mevsimi, Moda'da karanlık ama huzurlu bir örtü gibiyken, bahçede tamamladıkları iş ışıldıyordu.En: While the winter season in Moda was like a dark but peaceful veil, the work they completed in the garden was shining.Tr: Gün sonunda, Deniz kendisini etkinliğe davet eden Emre ve Aylin'e teşekkür etti.En: At the end of the day, Deniz thanked Emre and Aylin for inviting him to the event.Tr: "Sanırım artık burada yalnız değilim," dedi Deniz, gülümseyerek.En: "I guess I'm not alone here anymore," said Deniz, smiling.Tr: Arkadaşlarıyla vedalaşırken kalbinde bir sıcaklık hissediyordu, İstanbul artık ona daha yakın ve tanıdık ...

Finding Friendship: Deniz's Journey in Istanbul's Modaに寄せられたリスナーの声

カスタマーレビュー:以下のタブを選択することで、他のサイトのレビューをご覧になれます。